‘Kanun Hükmü’ belgeseli etrafında yaşananların son yıllardaki ‘kültürel iktidar’ tartışmasıyla ilişkili bir boyutu da var kuşkusuz… İktidar, istenen değişimin kendiliğinden veya sivil entelektüel faaliyetleriyle oluşmadığını görerek bizzat duruma el koydu son yıllarda. Yerli-milli tanımı, makbul vatandaşlık nosyonu burada da geçerli tabii. Kanun Hükmü belgeselinin Antalya Film Festivali’nde “Ulusal Belgesel Yarışma” kategorisinde yer almasıyla birlikte yaşananlar, […]

Köklü bir yayıncılık geçmişine sahip olan Türkiye’nin ulusal ve uluslararası ölçekte kitap fuarı tecrübesinin hikâyesinin başlangıcı oldukça yakın tarihlidir. Bugünkü anlamda okurla kitabı buluşturmasının yanı sıra ‘imza’ ve ‘kitap satışı’nın da olduğu ilk kitap fuarı, Selim Nüzhet’in yoğun çabalarıyla 1932 yılında Beyazıt’ta, Darülfünun bahçesinde İstanbul Halkevi tarafından tertip edilir. Her yıl Almanya’nın Frankfurt şehrinde düzenlenen, […]

Mizah şiddetten uzak sivil bir eylemdir ve Weberyen anlamda şiddet tekelini elinde bulunduran devlet ya da devletin kaptan köşkündeki hükümet, kendi dümen suyuna girmeyenlerce iktidarlarının sorgulamasına tarih boyunca hoş gözle bakmamıştır… Diyalektiğin gereği hegemonya varsa karşı hegemonyanın da doğması kaçınılmazdır ve genelde mizah özelde politikomedi bu sürecin rahmidir. Perspektif’te bir önceki “Stand-upçılar Ne Anlatıyor?” başlıklı […]

Stand-upçıların başını çektiği yeni mizah anlayışı toplumu ifsat etmek yerine toplumun dönüşümünü anlamamıza zemin sağladığı için en azından ona kulak kabartmamız isabetli olacaktır. Yoksa ne mizah sadece mizahtır ne de sadece mizahçılara bırakılacak kadar ehemmiyetsizdir. Mademki yazılarım kahir ekseriyetle “Bakış” başlığı altında yayınlanıyor ve bu da bana geniş bir hareket alanı bahşediyor, izninizle bu imtiyazımı […]

Namazgâh Tepesi rüzgârlı. Kentin keşmekeşi aşağıda kalmış. Güzel ağaçları arkama alıp oturuyorum. Sanat yapıtlarını fotoğraflarken hep düşünürüm, fotorealizmin fotoğraf çekmekten farkı ne diye. Sanatçının, baktığı yer dışında bir katkısı var mı hipergerçekçilikte? Sıhhiye’ye ne zaman gitsem kendimi atari oyununda karşıdan karşıya ezilmeden geçmeye çalışan ördek gibi hissediyorum. Metroda ya asansör bozuk ya yürüyen merdiven; koşup […]

Said Rustayi’nin uzun metrajlı üçüncü filmi olan Leyla’nın Kardeşleri; İran’ın sosyo-ekonomik panoramasını, yoksulluğu, aile içi çatışmaları, geleneği, ambargolar altındaki İran ekonomisinin kırılganlığını, kadın figürünün cesaretini ve özgürlüğünü orta sınıf bir aile üzerinden anlatıyor. “Nasıl düşüneceğin değil, ne düşüneceğin öğretildi sana.” – Leyla’nın Kardeşleri   İranlı genç yönetmen Said Rustayi’nin yönetmenliğini ve senaristliğini yaptığı Leyla’nın Kardeşleri […]

Bir müşkülat çıktığında arkadaşlarımızı yardıma çağırabiliriz, bir hüzne düştüğümüzde arkadaşlarımıza sığınabiliriz. Salt mutluluklarımızı değil mutsuzluklarımızı da arkadaşlarımızla paylaşırız. Bir felakete duçar olduğumuzda, başımız dara düştüğünde arkadaşlarımıza müracaat ederiz. Bittabi bunların hepsi kıymetlidir, ancak bunlardan öte bir arkadaş, sırf varlığı ile mutluluk sebebidir. Wilhelm Schmid, Alman bir felsefeci; Berlin, Paris ve Tübingen’de felsefe eğitimi almış; farklı […]

Bütün yaşamı boyunca bir “kaderci kurbağa” olmama mücadelesi verir Benedict Anderson. Kaderci kurbağa, hayatı boyunca yarım bir Hindistan cevizi kabuğu altında yaşar. Bütün gördükleri, bütün düşüncesi, kabuğun altındaki hayatıyla sınırlıdır. Anderson ise kaderci kurbağanın tersine, kabuğunun altında büzülmez, kabuğunu kırar ve hiçbir yerde yerleşecek kadar uzun süre kalmaz. İlgi alanlarını sürekli genişletir, yeniler. Benedict Anderson […]

Olma, bir durum değil eylem hâlinin sonucu olan aktif bir süreçtir ve arkasında mutlaka bir irade, enerji vardır. İnsanda bu enerjinin kaynağı ahlâktır. O olmadan hiçbir şey olmaz. Bugünkü medeniyetimiz dâhil her şey bu istencin sonucudur. “İnsanın başına bu memlekette her şey gelir,  bunların en önünde akıl almaz alçaklık, en sefil kişisel çıkar,  en korkunç […]

Tekniğin hızla ilerlediği bir çağda hayatın her geçen gün daha da mekanikleştiğinin ve her yanımızı saran modernleşmenin yaşamımızı kolaylaştırmakla birlikte bizi belli kalıplara zorladığının farkındadır Zweig. Ancak mevzu seyahat olunca, şahsiliğimizi muhafaza adına daha direngen olmamızı öğütler. New Yorker’da geçen hafta Agnes Callard imzalı “The Case Against Travel” başlıklı bir yazı yayınlandı. Hasan Ayer tarafından […]

Sitemizde mevzuata uygun biçimde çerez kullanılmaktadır. Bilgi için tıklayınız.